E-posta: mindandperformancetr@gmail.com

Zihinsel Hazırlık

İş, sosyal veya eğitim yaşamında dikkat, konsantrasyon ve zihinsel becerilerin gerekliliği herkes tarafından bilinmektedir. Zor çalışma şartları, sınavlar, görüşmeler, toplantılar, projeler, bunun yanında özel yaşamın gereklilikleri zihinsel olarak bazen sınırları zorlayan durumlar yaratmaktadır.

İş veya okulda gün boyunca sürdürecek konsantrasyonu sağlamak kolay değildir. Konsantrasyon konusu sporcularda veya sınava girecek olan öğrencilerde daha da önemli gibi görünse de günün her anında bize gerekli olan zihinsel bir beceridir. Araba kullanırken, toplantıda birini dinlerken, yemek yerken veya yolda yürürken konsantrasyonumuzu kaybettiğimizde istemediğimiz şeylerin olma olasılığı çok yüksektir. Tecrübeli ve başarılı sporculara bu durumu sorduğunuzda fiziksel olarak müsabakaya hazırlanmanın yanı sıra konsantrasyon, özgüven, sakin kalma, hızlı ve doğru karar verme gibi özelliklerin önemli olduğunu söylemektedirler. Başarılı bir öğrenci ise size düzenli ve konsantrasyonu yüksek çalışmaların ne kadar önemli olduğundan bahseder. İş yaşamında konsantrasyon düşüşleri çoğu zaman maddi kayıplara, iş kazalarına, projelerde hatalara veya kişisel mutsuzluğa yol açmaktadır. Gerek akademik çalışmalarımda, gerekse çalışma hayatında karşılaştığım örneklerde ortaya çıkan en önemli iki durumun; stres kontrolü ve konsantrasyon olduğunu belirledim. Stres ve konsantrasyondaki bozulmalar bireyin performansı üzerinde doğrudan etkilidir. Özellikle güven, algı ve çabuk karar verme becerisi bu iki durumun etkisi ile bozulmakta ve kişilerin hata yapma olasılığı artmaktadır. Bu da bireyin uzun zamanda iş ve sosyal yaşamında mutsuz biri olmasına neden olmaktadır. Bunların dışında stres ile başa çıkma becerisi ve motivasyon bireyi başarılı kılan diğer önemli özelliklerdir.

Zihinsel antrenman (mental training), öğrenme ve motor beceri gelişiminde artışa neden olduğu yapılan çalışmalardan bilinmektedir (Eli, 2002; Jordet, 2005; McCarthy, 2009; Weinberg ve Anshel, 1989, Akkarpat, 2014, Micooğulları ve Ekmekçi 2018). Özellikle sporda kullanılan zihinsel antrenman yöntemleri son yıllarda öğrenciler, çalışanlar ve yaşlılar için de çalışma konusu olmuştur. Bu çalışmalarda, zihinsel antrenmanın fiziksel antrenman kadar etkili olmadığı ancak hiç antrenman yapmayan gruba göre zihinsel antrenman yapan grubun becerilerinin daha iyi olduğu bulunmuştur. Zihinsel antrenmanların fiziksel antrenmanlar ile birlikte yapılması ise bireyin performansını en iyi düzeyde yapmasını sağlamaktadır. Özellikle eğitim ve sporda çok etkili olan bu yöntemlerin bireyin normal yaşamı içerisinde de faydalı olduğu artık kabul edilmiştir. Zihinsel antrenmanın; hedef belirleme, konsantrasyon, imgeleme, pozitif düşünme, kendi kendine konuşma gibi birçok bileşeni vardır (Akkarpat, 2014). Örneğin sınavlara hazırlanan öğrencilerin stres ve kaygı yönetimi, hafıza gelişimleri, dikkat ve konsantrasyonlarının istedikleri seviyede olması zihinsel antrenman yöntemleri ile kazanılabilmektedir. Akademik yaşam ve iş hayatı yukarıda saydığımız özellikleri gerektiren birçok durumu içinde barındırmaktadır. Bu kitapta sizlere sunulan zihinsel antrenman yöntemleri bu özellikleri geliştirmede sizlere yardımcı olacaktır

Çoğu insan hem fiziksel hem de zihinsel olarak iyi olmak ister, ancak genelde yapılan diyetler, spor ve egzersizler ya sürekli olarak yapılmaz ya da zihinsel hazırlık bu planın içinde olmadığı için istenilen tam olarak gerçekleşmez.

İnsan beyni, birey doğduğu andan itibaren hatta bazı kaynaklara göre doğmadan önce her şeyi kaydetmeye ve beyinde nöron ağları oluşturmaya başlar. Bu süreç çocuk 2 yaşına geldiğinde en üst noktaya ulaşır ve 2 yaşından itibaren nöron bağlantıları budama denilen bir döneme girer. İşte bu süreç artık kişilik ve karakter oluşma sürecidir. Bilişsel becerilerin iyi bir seviyeye gelmesi için çocuğun 7-8 yaşına gelmesi gerekir. Bu süreçte alacağı eğitim, aile, sosyal çevre, beslenme, egzersiz düzeyi, spor ve uyku düzeni zihinsel açıdan gelişimini belirleyen faktörler olacaktır. Her birini kontrol etmek mümkün mü? diye kendimize sorduğumuzda biraz zor bir soru olduğunu da anlamış oluyoruz.

Aslında bu süreci zorlaştıran maalesef bizleriz. Beyin gelişiminin anne karnında başlayıp ömrümüzün sonuna kadar devam ettiğini düşündüğümüzde önemli olan hususun yaşamın dinamiklerini dengede tutmak olduğunu anlayabiliriz. Zihinsel açıdan sağlam olmanın formülü kimilerine göre yoktur, kimilerine göre vardır ama uygulamak zordur. Tarihteki bazı dahiler çocukluklarında zeka gerilikleri yaşamışlar ama ileride birer dahi olmuşlardır, kimileri ise hep dahi çocuk olmuştur. Aslında psikoloji ve nörolojinin tarihsel gelişimine baktığımızda insan beynine olan ilginin özellikle son 10 yılda bu kadar arttığını görmektetiz. Daha önceleri ne işlevi olduğunu bile bilmediğimiz bir organ olarak nitelendirilirdi. Örneğin Aristo beyni kanı soğutmaya yarayan bir buzdolabına benzetmişti. Hatta canlıların yaşamlarını beyinleri olmadan devam ettirebileceğini savunuyordu. Onun için önemli olan kalpti. Aslında düşündüğümüzde pek de yanılmış sayılmaz değil mi? Biz hala bazı insanlara “KALPSİZ”, KALBİ KÖTÜ”, “İYİ KALPLİ” gibi sıfatlar yüklemiyor muyuz? Ya da “KALPTEN SEVMEK”, “GÖNÜL GÖZÜ İLE GÖRMEK”, “GÖNLÜNÜ FERAH TUTMAK” gibi beynin yaptığı işlevleri kalbe yüklemiyor muyuz?

Yaşamda önemli olan insanın yapması gereken beceriler üzerine pozitif bir zihinsel hazırlık süreci yaratmasıdır. Modern yaşamın çalışma ortamında genelde sorunlara odaklı bir yaşam tarzı stres katsayısını artırmakta ve verimliliği düşürmektedir.  

Psikoloji biliminin içinde bulunan olumlama çalışmaları iş ve sosyal yaşamın stresini kontrol etmede kullanılan önemli bir yöntemdir. Genel anlamda insan beyni olumsuz örneklere odaklandığında stres ve kaygı düzeyi artacağından hata yapma olasılığı yükselmektedir. Bu nedenle olumlu örneklere odaklanarak, “neyi yapmamalıyız” yerine “neyi yapmalıyız” anlayışını yerleştirmek gereklidir.”